12 Şubat 2011 Cumartesi

kırmızı kiremitli evin insanları(2)

Bu öyküyü bir önceki yazıyı okumadan okumayınız lütfen çünkü devamıdır.

Yeni çevreleri nedeniyle eskiden bilmedikleri şeyleri yaşar olmuşlardı.
Mesela en başta ilk taşındıkları gün ve aylarda herkes
onlar dışarıya çıktığında uzaktan uzaktan bakar ama kimse selam vermezdi
uzun beyaz başörtüleri vardı bir ucunu ağızları ile tutar diger ucunu uçustururlardı.
Zeynep bunu oyun gibi görürdü
en çok ta kenar oyaları
Kenar oyaları o kadar güzeldi ki kimi karanfil kimi menekşe kimi pullarla renklendirilmiş
İşte bu örtülerin ardından gözlendiklerini bütün aile biliyordu
baba ödeyemediği borçların ağırlığı ile dış dünya komşular olayını çok dikkate alacak boyutta olmasa da
Anne bu yeni ve çok farklı çevrenin sancısını tüm ağırlığı ile yaşıyordu.
Önce dışlanmak
gerek örtüler gerek perdeler arkasından gözlenmek
sonrasında ise geçen zamanla ilk komşuluk adımları
*
Bu ilk iletişim için atılan köprülerin mimarı
Karşıdaki Bakkal Mehmet Amcanın karısı iğneci Saliha teyze sayesinde olmuştu.
Saliha teyzenin girmediği ev
iğne yapmadığı insan yok gibiydi o çevrede.
Bakkala arada bir ekmek için gidiş gelişler esnasında başlayan bu selamlaşma sonrası bir gün Saliha teyze omuzuna attığı triko hırkasıyla
kapıyı tıklattı
Komşum huu evde misin ?
dedi
Beş kardeş ve anne ilk kez kapılarının birisi tarafından çalınması ile ayaklandılar
Zeynep yine en öndeydi
kapyı o açtı kocaman gülümsemesi ile
Saliha teyzenin elinde bakkaldan aldığı o tarihlerin çokomeli vardı
Merhaba Komşum ben Saliha Bakkal Mehmet in karısı
Bu çocuklara
dedi uzatırken çokomeli
Uzun zamandır onlar için bir şey alınmamış olan çocuklar misafirin yanında taşkınlık yapmadılar
Çünkü bu sıkı bir prensipti
kurallar zinciri hepsinin beyinlerine sıkıca yerleşmişti
1.bir yere misafirliğe gidildiğinde her zaman tok gözlü olacaksın .
ıkram etmeye kalktıklarında tsk ederım ben ıstemem dıyceksın
( cogu anne de * yok yok ona verme evden cıkmadan yedırdım ben onu* derler cunku tersı ayıp sayılır)

2.Ne kadar aç olursan ol tabağında bir parçasını bırakacaksın .hepsini bitirirsen aç gözlü derler
3.eve birileri bir şey getirdiyse asla atılmaycaksın.. onlar ancak gittikten sonra paket açıldğında hakettiğin kadarını alacaksın
sonsuz doyana kadar yemek diye bir şey yok çünkü her şey kısıtlı özellikle şekerlemeler çikolatalar kısıtlı
Annesi buraya taşınalıberi haftada bir ben İstanbul a ineceğim diyor. Yani Zeynep in gözünde istanbul bayagı aşagılarda bir yerde
inmek söz konusu olduguna göre sanki İstanbul böylebir cukurda da oraya iniliyor gibi canlanıyor bu sözlerden sonrası
Zaten onlar böyle ağaçlık tepede bir yerde iki katlı bir gecekonduda yaşıyorlar artık
Arada teyzesi geldiğinde çocuklar a göstermeden ağlıyor..
Ama zeynep gördü..
Teyzesi ağlarken -Ah abla ! Sen buralara düşecek insan mıydın?

İşte evet doğruymuş annesi İstanbul a giderken İstanbul a iniyorum diyor
teyzesi buralara düştün diyor

Zeynep in çocuk aklı hüküm veriyor
Onlar bir yere düştüler babası iflas edince ama nereye
bir cukurdalar sanki.


Neyse Saliha teyzenin gidiş gelişleri sıklaşıyor
kayınvaldesinden dertli üstelik kocası alkolik arada ağlıyor annesine dertleniyor.
Zeynep onun iğne takımlarına bayılıyor çelik bir kutu içinde metal iğneler ne kocaman
bir kez zeynep e de yaptı
ocağın üstünde kaynatılan iğne içine bir ilaç çekilip yapılırken zeynep yine kaynamış iğneden yanmaktan korktu .
Saliha teyzelerde saka kuşları var ve bir sürü de kafes zeynep çok üzülüyor o hayvanlara
bir gün Saliha teyzenin büyük oğlu Kemal zeynep e bi kafes içinde bir saka hediye ediyor
Zeynep çok mutlu önceleri o sakaya bir sürü şey anlatıyor
kalabalık ailenin içinde kaybolmanın getirisi ile eksik kalanları.. yürek sancılarını paylaşıyor Moruçyo ile ..Bu adı o tarihte dinnlenen radyo tiyatrolarından bir kahramanın adından alıyor Morucyo

ve bir süre sonrası bir gün zeynep erken saatlerde onu balkona çıkarıyor ve kafesin kapısını açıyor.Uçan kuşun ardından gözüne toz kaçıyor Zeynebin uzun süre hemde............
Ve Zeynep sevmenin onun özgürlüğünü kısıtlamamak olduğunu .. Gerçekten seviyorsan özgür bırakmak gerektiğini
daha o tarihlerde kendiliğinden keşfediyor.
*
Saliha teyzeyle başlayan ilk komşuluk deneyimi
devamında diğerleri içinde annesinin katkıları ile genişliyor
Komşuların değişik lakapları var
Çıt çıt remziye
uzun başörtülü hayriye hanım
vesile nine
pi piii piii teyze( hindileri v ar bahçesinde onları sürekli piii piii pii diye çağırdığından lakabı bu)
annesi kim doğum yapsa kocaman bir tepsiye sütlaç çorba ve börek hazırlıyor doğru o eve bırakıyor
zeynep te peşinden
bu evler hep bahçe içinde çoğunda kümes var bazılarında hatta inekler
...
tekirdağlı ve trakya ağırlıklı komşuları
bazen annesi İstanbul a gitmek üzere evden çıktığında
artık ona da sesleniyorlar
nereye çekilion a feriha hanım?
yani nereye gidiyorsun demek istiyorlar

Annesini başta rahatsız etmese de böyle her adımının konu olması bir süre sonra rahatsız etmeye başlıyor. balkona çıksam olay diyor üzüntüsünu anlatrken
neden bu kadar herşeyimizin içine giriyorlar ki
sonra aglarken anlatıyor
ben hiç böyle görmedim ki
benim yaşadığım yerlerde böyle başkalarının hayatına karışmak ayıp sayılır..
Ama ne yapsa ne etse çıkamıyor o halkanın içinden
Kızlar ... yani bize yeni elbiseler dikiyor evdeki eski kumaşlardan ama etek boyları artık dizin bayağı aşagısında
Ancak yine de o bölgenin diğer insanlarının yaptığı gibi pijama giymiyorlar altına..
Etek boyu azıcık daha uzun ama yine kendi çizgisini korumakta kararlı annesi
mesela komşular geldiğinde
Olgunlaşma enstitüsünde kendi elleri ile hazırladığı peçetelerini ve çok sevip övündüğü limoj ( limoges) porselen çay fincanlarını çıkarıyor
Ama en son bir komşunun dikkatsizliği yüzünden kırılan takımına ağlarken bir daha bunları çıkarmamaya karar veriyor
zaten anlamıyorlar ki kıymetini diyor
iki kültürün arasına sıkışmış ağrıyan yüreği ile
O da haklı çok başka bir dünyanın insanıyken böyle yaşamak zor
işte ilk o zamanlar duyuyor zeynep şu cümleyi
Allah insanı gördüğünden ayırmasın kızım
ve bu cümle sonraki zamanlarda büyüdükçe pek çok kez başına vuruyor sert bir şekilde zeynep in.
küçük bir dünyanın içinde o dünyaya ait insanların arasında oraya ait olmamanın sancıları ağır oluyor..
her geçen gün yeni bir olay yaşanıyor..
yetişen kızlar var evin içinde en büyüğü 17 yaşında çok ta güzel
bir akşam üstü evin ön penceresinden içeri bir kağıda sarılı taş düsüyor
pencereyi korkunc bir gürültü ile patlatarak
ve kağıtta büyük ablanın adı yazıyor
ya benim olacaksın ya kara toprağın
Bu olay annenin günlerce ağlamasına ve gidelim buralardan isyanlarına neden oluyor
gitme şansları olmadığını bile bile..

13 yorum:

Burcu.. dedi ki...

t

Burcu.. dedi ki...

Öyküü nolur hüzünlü olmasın bu hikayenin sonu bi yumruk gibi oturdu yüreğime.. anlatımın çok akıcı ve de güzel devamını bekliyorum sabırsızlıkla..

öykü dedi ki...

Canım
Burcu cum

ne ıse onu aynen anlatıcam
oldugu gıbı...


devam edecek

FFatiHH dedi ki...

çok harika.Akıcı ve masalsı.sıcak bir yaz günü serin bir rüzgar bembeyaz bir perdeyi evin içine doldururken yüzü koyun uzandığım yer minderlerinde elime aldığım bir kitaptan okuyorum sandım. hoştu.

aysun dedi ki...

Okumanın bu yönünü seviyorum insan ruhu çok bencil okumadan görmeden anlamıyor başka insanların neler çektiklerini neler yaşadıklarını...

Öykü seninde emeğine sağlık kim yapar şu yaptığını resmen bizim için tek tek kendin yazıyorsun şunları...

Tşkederim canım devamını sabırsızlıkla bekliyorum...

Adsız dedi ki...

Keşke yaşanmış bir hayat hikayesi değilde,senin kurkuladığın bir hikaye olsaydı..Devamının üzücü olacağını düşünüyorum.
Anlatımın gerçekten çok güzel.

EKİN

Unknown dedi ki...

Takipteyim sevgiler..

öykü dedi ki...

FD

Sıcak bir yaz günü serin bir rüzgar bembeyaz bir perdeyi evin içine doldururken yüzü koyun uzandığım yer minderlerinde elime aldığım bir kitaptan okuyorum sandım


Bu cumlene bayıldım:)

öykü dedi ki...

aysun

paylasıldıgını deger bldugunu gordugumde yazma ıstegım cogalıyor


begenmene cos sevındım

bu hıkaye cok uzun

elımden geldıgnce pasajları paylasacagım sızler de ıstedıkce seve seve

öykü dedi ki...

EKİNcım

ne yazık kı gercek

ne yazık kı de acı bı oyku bu.

öykü dedi ki...

neşecım tsk ederım

sevgılerımle

Adsız dedi ki...

ahh ahh her satırı hüzün kokuyor..
inanıyorum ki zeynep yine de umudunu koruyor.kalbi sevgi dolu.annesi ve babası kimbilir neler yaşadılar.Anneyi de takdir ettim.onca zorluğa rağmen yavrularını nasıl da koruyup kolluyor.annem de beş kardeşti benim.çok çocuklu bir ailede büyümek hem güzel hem zor.

sevgilerimle canımm..

FFatiHH dedi ki...

:) ve ilk yorum.