4 Aralık 2008 Perşembe

temizlikkkkkkkkkkkkkkkkkkkk




BU gece tiyatrodayım:)
Ben yokken ekranım temizlensin ...
Sizin de kirlendıyse ! Çayınızı alın
Lütfen tıklayın malum bayram üstu temızlık sart. Yardımcım sızın icin temizlesin.
sevgılerımle




6 yorum:

Adsız dedi ki...

:)hey çok düşüncelisin.. teşekkür ederim, benimki gerçekten kirliydi.. şimdi pırıl pırıl oldu :)

cyrano dedi ki...

ohh ne ala, biz temizlikte ev sahibimiz tiyatrolarda:)))
Ama sağolsun çay demleyip bırakmış ardında. Hııımmm... hakkını yememek gerek harika bir aromada:)) tavşan çayı kıvamında.. bir iki kek koysaydı ya yanına
Teşekkürler saygıdeğer ev sahibimiz,ellerinize sağlık,günün yorgunluğuna bundan iyisi şamda kayısı...
Ev sahibimizin enfes Çayını yudumlarken, bir taraftanda dolaştım çay bahçelerinde internetin,bilmediğim çok şey öğrendim bunca yıl sonra ve aşağıya döktüm lüzumsuz bilgiler kıvamında, kimbilir merak eeden biri çıkar diye...
Sizde duymuşsunuzdur,İnsan fizyolojisi ve psikolojisi üzerinde çayın kayda değer olumlu etkileri var diye yaygın bilimsel veriler bulunmaktadır.
Özellikle kolestreolü ve kandaki LDL düzeyini, tansiyon yani kan başıncını düşürmesi,kan kanseri başta olmak üzere muhtelif kanser türlerinin önlenmesinde yararları, kısırlığa iyi gelmesi,ruh sağlığındaki şifacılık etkisi gibi çeşitli faydaları muhtelif araştırmalarla ortaya konmaktadır.
Dünyaca ünlü Avusturyalı şair Peter Altenberg tarafından,1913 yılında çayın "ruh banyosu" olarak tanımlanması ilginçtir.
Ona göre "Nasıl ki yediğimiz, içtiğimiz enerji aldığımız besinler vücudumuzun vazgeçilmez fizyolojik ihtiyaçları ise, kulaklarımızdan girip bütün varlığımızı saran müzik ruhumuzun gıdasıysa; çay da benliğimizi önce içimiyle sonra da tarih içindeki büyülü yolcululuğa çıkarışıyla bizi bulanıklıklardan arındıracaktır.
Ruha seslenen bestecinin seçimi gibi çay seçimi de zamanın akışı içinde birey olarak kişi tarafından bulunacaktır.
Çay bitkisinin çeşitliliği ve diğer bitkilerle kombinasyonlar üreterek yeni yeni sunumlarının gerçekleştirildiği düşünülürse, elbette ki bu süreç emek ve zaman gerektirecektir.
Elbette ki kişiye en uygun çay, çay keyfini ruh banyosu olmaya en yakın kılacaktır."
Ünlü bir Çinli Filozofta derki: "ÇAY DÜNYANIN GÜRÜLTÜSÜNÜ UNUTMAK İÇİN İÇİLİR."
Bendeniz Cyrano'ya göre ise; bir tutam gizemli bitkinin berrak suyla buluştuğu bir fincan keyiftir çay...
Bilirmisiniz,Çinliler çayı 5,000 yıldan beri içmektedirler. çayla iligi efsanenin başlangıcı belirsizdir, en yaygın olanı İmparator Shen Nung ile alakalı olanıdır. Çayı şans eseri buluşuna kadar henüz çay Milattan Önce 2737 yılına kadar bulamamıştı.
Bir gün İmparator Shen Nung kaynamış su içmekteyken, bardağın içine ağaçtan birkaç yaprak düştü. Meraklı İmparator bunu tatmaya karar vardı ve bu demlemenin hem lezzetli hem canlandırıcı olduğunun farketti.
Bu efsane ne kadar doğrudur bilinmez ama, çayın ilk kez açık kapta yapım metodunun bulunmasının Çin İmparatoru Shen Nung'a ait olduğuda tarihsel bir saptamadır.
Bugün kullandığımız demleme metodu ise 4,000 yıl önce geliştirilmiştir.
Çinde hüküm süren Ming Dynasty hanedanı (1368–1644) zamanında, Çinliler çay yapraklarını kaynamış suya batırmaya başladılar.
Bu hanedenlık döneminde birkaç uyarlamayla, geleneksel Çin kapaklı şarap ibriği,mükemmel bir çaydanlık haline gelmiştir.
Binlerce yıl önce Çinde başlayan ve sonrasında Hindistan'dan japonya'ya kadar yayılan Çay, Avrupa'ya 17.yy başlarında ulaşabilmiştir. Bu yüzyıla kadar çay hakkındaki doğu tıpçıların övgü dolu iddialarına rağmen, Avrupalılar kahvenin tadını tercih ettiler. Ancak bu yüzyılın başlarında Hollandalı ve Portekiz tüccarların gayretleriyle ilk kez Çin çayı Avrupa'ya yaygın anlamda gelebilmiştir.
İngiliz Kral Charles II'nin bir Portekiz prensesi olan ve çay içme heveslisi Catherine of Braganza ile evlenmesi ile 1662'de çay içme alışkanlığı şanslı molasını edinmiştir. Catherine çayı sarayda hassas, yarı şeffaf Çin kase ve kavanozları içinde almaya başladı ve böylece saraylılarda buna uymaya başladılar.
Çay o dönemde pahalıydı, fakat Catherine sayesinde modaya da uygundu. Sosyeteden başlayarak aniden çay bir stil ve özellik kazandı. Bilinçli soyluların gözünde, çay karşı konulmaz bir aromaydı.
Bu modanın etkisi ile çayla tanışan17.yy Avrupa'sının sosyete dışındaki sıradan insanları için ise çay çok daha farklı amaçlarla büyük potansiyeli olan pratik bir ürün haline geldi kısa zamanda. Çünkü bir çok su içmeye uygun değildi ve İnsanlar hasta olmadan susuzluklarını gidermek maksadıyla ya kaynatılmış su içiyorlar, ya da bira ile susuluklarını dindiryorlardı.
Kaynatılmış bir kap su yeteri kadar güvenli olamasına rağmen tatsızlığından,bira ise sürekli çakır keyif yaptığından heyecan verici olmaktan çıkmışlardı.
Britanya ve diğer bir çok ülkede, "ale" türü bira rutin kahvaltı içeceği olmasına rağmen, bu dönemde çay da ona alternatif bir içecek olarak gelmiştir avrupa sofralarına.
Ve çokta beğenilmeye başlanmıştı,susamışlığı söndüren, canlandıran ve dinçleştiren çay, lezzet doluydu ve bunlara ilaveten içmesi son derece güvenli bir içecekti.
18.yy'da, zengin evlerde çay içme büyük merasimlerde bir fırsattı.
Değerli çay yaprakları,sadece bir anahtarı olan kilitli çay kutusunda saklanırdı.
Haftada bir veya iki defa evin hanımı aile içi ikramlarında ya da önemli misafirleri etkilemek amacıyla bu kutuyu açardı.
Merasimlere anlam katmasının yanı sıra çayın servis edildiği güzel porselenler ailenin zenginliğini vurgulardı.
Kibar bir bayanın solgun cildini ve hassas kemik yapısını sergilemek için yarı saydam saf Çin porseleni bir fırsattı.
O zamanlarda bu ikisi bir bayanın saflığının ölçülmesine yorulmaktaydı.
Çay (Tea)sözcüğü ve onun dünya çapında ki bütün yazım ve telaffuzları tek bir kaynaktan gelmektedir. ‘ Te ' Çin'in Amoy lehçesine göre çay anlamındadır. Mandarin kelimesi olan çay anlamındaki ‘ cha ' birkaç türetmeyle bugün dünya çapında kullanılmaktadır.
1826'ya kadar çay her zaman başıboş bir şekilde satıldı.
Bu da ahlaksız satıcılar için çayı katkı maddeleriyle satabilmeleri için bir davetiyeydi.
1826'da John Horniman önü mühürlenmiş, kurşun gömlekli çay paketlerini geliştirdi, fakat bu lüks ambalaj açık satılanların büyük kar bırakması nedeniyle bakkallartarafından hemen onay görmedi. Onlar, acık ürün satarak karlarını çabucak arttırmayı tercih ettiler.
Horniman, daha sonra başka bir yol denedi. Paketler üzerine tıbbi mesajlar koydu ve çayı eczacılara sattı. Eczacılar ve müşterileri ise onun bu yaklaşımına oldukça uzaktılar.
Sonraları Thomas Sullivan adında New York'lu bir çay ithalatçısı çay örneklerini müşterilere küçük ipek poşetlerde gönderdi. Müşteriler bu rahatlığı sevdiler ve kısa zaman sonra hepsi çaylarını poşetler içinde istediler.
Böylece 5,000 yıldan sonra, çay tüketimi ve üretimi hızlı bir şekilde artmaya devam etti.

Bugün Dünya çapında, kabaca her yıl üç milyon ton çay hasat edilmektedir.
Türklerin çayla tanışmasıda Avrupalılarla eş zamanlı olup, 17 yy. da Avrupa elit kesiminde başlayan çay içme furyası ile Osmanlı sarayında ve elit zadegan sınıfında da çayla ilk tanışıklık boy göstermiştir.
Bu dönem (1787 tarihinde), Japonya’dan getirilen çay tohumlarının ekilmesiyle üretimde başlar. Ancak Bursa civarında gerçekleşen ilk ekim çalışmaları iklim şartlarının olumsuzluğu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanır.
Ta ki, 1917 yılında, zamanın Halkalı Ziraat Mektebi Alisi müdür vekili ve botanikçi olan Ali Rıza Erten yapmış olduğu teknik çalışmalar sonucunda Rize’de çay yetiştirilmesinin mümkün olabileceğini tesbitine kadar etkin bir çay üretimi başarılamamışır.
Ali Rıza Erten Beyin gayretleri ile 16.02.1924 tarihinde Rize'de çay üretimi için meclisten onay alınmasıyla günümüz çay üretiminin temelleri atılmış olur.
Türk halkının çaya rağbetinde ki artış sonucu, 1947’de Rize'de kurulan ilk fabrika ile çay üretimi etkin hale getirilmiştir.
Dünya üzerindeki tarihiyle kıyaslanınca geç bir buluşma olmasına karşın, Türk insanı, çayı çok sevdi, kısa zamanda vazgeçilmez tutkusu haline getirdi ve günün her saatine, her mekanına taşıdı bu sıcacık içeceği.
Çayın, dünyada sudan sonra, en fazla içilen ve içme alışkanlığı gittikçede artan bir bitki olması, Şu anda uluslararası pazarları iki faktörle yönlendiriyor.
Gelişmekte olan ülkelerde ki çay içme tutkusu, Avrupalıların üç asır öncekiyle aynıdır. Yani, gelişmekte olan ülkerde sularda hijyen sorunu olması, temel ve zorunlu sebeptir onları çay tiryakisi yapan.
Çay, hazırlanma aşamasında iken suyu kaynatılarak demlendiğinden, suyun içindeki zararlı bakteri ve mikroplar arınmakta ve ayrı bir aromaya ortaya çıkmaktadır.
"Güzel bir aroma nefasetinde güvenle içme suyu tüketmenin yolu" gittikçe bu ülkelerde vazgeçilmez hale getirmektedir çayı.
Gelişmiş ülkelerde ise, 3 asır önce aynen bugünün az gelişmiş ülkeler ihtiyacı gibi başlayan tüketim, şimdilerde ise susamışlığı gidermek için alınan alkol,maden suyu ve kahveye alternatif, farklı bir çeşitliliklerde ve farklı tatlarda olarak muhtelif çeşitlikte yaygınlaşmaktadır.
Çay muhabbeti derler ya,benide sardı galiba içtikçe, uzar gider çay sohbeti konu, ikinci bir bardak koaynda yok zaten.. iyi geceler herkeze

cyrano dedi ki...

Tam ev sahibizin harika çayını bitip, çay bahçelerinde ki turumuda tamamlayıp yazımı yolladıktan sonra, birde baktım açık kalmış google yemşeşil bir çay bahçesinde,hatırı kalmasın son bi kez orayıda dolaşayım değince, bakın çayın başka ne faydalarıda varmış onlarıda buldum:))

Hazır bulmuşken bunlarıda yolayım istedim,valla ben yazıp yollayımda belki birilerine yarar..

Saçınız mat mı?
Saçınızı şampuanladıktan sonra son su olarak bir çaydanlık ılık çayla
durulayın. Bakın saçlarınız nasıl ışıl ışılıyor.

Ayağınız mı kokuyor?
Ilık çay dolu bir leğene ayaklarınızı daldırın ve her akşam yatmadan önce 10 dakika tutun.
10 günde koku diye bir şey kalmayacaktır.

Boğaz ağrılarında Posaları süzüp soğuyan demi boğaz ağrılarında *gargara olarak kullanılır.

Cildiniz çok mu yağlı?
Banyodan çıkmadan son su olarak bir çaydanlık çay ile teninizi
ovuşturun,balsam vazifesi görün.

Derinizdeki yaraların temizlenmesi
Çayı, derinizdeki yaraların temizlenmesi ve antibiyotik etki göstermesi için pamukla tatbik ederek kullanabilirsiniz.

Eliniz balık, soğan mı kokuyor?
Balık ayıkladınız, ellerinizi sabunla yıkadınız ve hala balık kokuyor. Ya da soğan soydunuz, soğan kokuyor. işte kurtarıcınız yine çay. Elinizi demli
çayla yıkayın. Bakın bakalım hiç koku kalmış mı?

Gözünüz çapak mı yapıyor?
Kaynamış çayı bir tasa koyup buharı gözünüze gelecek biçimde başınızı üstüne
koyun. Ya da ılık çaya batırılmış gözlerinize ve etrafına tatbik edin.

Yemek yerken dilinizi mi ısırdınız?
Yine ilacı demlikteki çaydır. Ağzınızı günde üç defa çalkalayın, diliniz dokuz yerine üç günde iyileşecektir.

Buzdolabınız koku mu yapıyor?
Demlikte kalmış çay posalarını kurutup bir kap içinde buzdolabının orta rafına yerleştirin, kokudan eser kalmayacaktır.

Bir bardak çay deyip geçmemek lazımmış..
Neler öğrendim neler, ev sahibimizin sahibimizin demleyip buraktığı enfes çayı içerken...

Hepinize bir bardak tavşan kanı demli çayda benden...
Tekrar iyi geceler

cyrano dedi ki...

EKLEME: ilk yazımın devamı çıkmamış blogta, söz yarım kalmasın diye eksik paragrafı ekledim buraya
......................
Ali Rıza Erten Beyin gayretleri ile 16.02.1924 tarihinde Rize'de çay üretimi için meclisten onay alınmasıyla günümüz çay üretiminin temelleri atılmış olur.
Türk halkının çaya rağbetinde ki artış sonucu, 1947’de Rize'de kurulan ilk fabrika ile çay üretimi etkin hale getirilmiştir.
Dünya üzerindeki tarihiyle kıyaslanınca geç bir buluşma olmasına karşın, Türk insanı, çayı çok sevdi, kısa zamanda vazgeçilmez tutkusu haline getirdi ve günün her saatine, her mekanına taşıdı bu sıcacık içeceği.
Çayın, dünyada sudan sonra, en fazla içilen ve içme alışkanlığı gittikçede artan bir bitki olması, Şu anda uluslararası pazarları iki faktörle yönlendiriyor.
Gelişmekte olan ülkelerde ki çay içme tutkusu, Avrupalıların üç asır öncekiyle aynıdır. Yani, gelişmekte olan ülkerde sularda hijyen sorunu olması, temel ve zorunlu sebeptir onları çay tiryakisi yapan.
Çay, hazırlanma aşamasında iken suyu kaynatılarak demlendiğinden, suyun içindeki zararlı bakteri ve mikroplar arınmakta ve ayrı bir aromaya ortaya çıkmaktadır.
"Güzel bir aroma nefasetinde güvenle içme suyu tüketmenin yolu" gittikçe bu ülkelerde vazgeçilmez hale getirmektedir çayı.
Gelişmiş ülkelerde ise, 3 asır önce aynen bugünün az gelişmiş ülkeler ihtiyacı gibi başlayan tüketim, şimdilerde ise susamışlığı gidermek için alınan alkol,maden suyu ve kahveye alternatif farklı bir çeşitlilik ve farklı tat olarak muhtelif çeşitlikte yaygınlaşmaktadır.

öykü dedi ki...

Ugur memnun kalmana sevındım:) Arada temızlıge cagırabılrısın :)))

öykü dedi ki...

Cyrano,
Cay ıcın verdgınız bılgıler cok aydınlatıcı oldu

Cokk tsk ederım:)