Öğrendiklerimiz, öğrenmediklerimizin yanında devede kulak kalır. O halde bilmediklerimiz bildiklerimizden çoktur. Konuştuklarımız konuşmadıklarımızın belki de milyonda biri gibidir. En iyisi mi bazen susmak gerekir. Sustukça da herşeyi bir hamlede anlatmış gibi oluruz. İşte o zaman şefkatle biri bize dokunsa gözyaşlarımızı tutamayız, ağlayıveririz. Bazen hıçkırık tutar, bazen de oldu olacak bir boşalma bir boşalma olur ki; zarıl zarıl ağalama krizine bile girebiliriz. Çünkü biz insan denen mechulüz. Bizi anlayan kelimelerin içinde bizi bulamaz. Bizi anlamak isteyen tenezzül buyurup da yüreğimizin derinliklerine kadar inme zahmetine girmesi gerek.
hmmm hafıf bı kucumseme edası var sozlerınde okuma yazma bılen herkes bır kac cumle yazabılır bence sen de yazıyorsun kose yazarlıgı baska bısey derken
sen kose yazarı degılsın okuma yazma bılıyrosun ıste bı kac cumleyı de yanyana getırıyrosun kendını de bısey sanıyorsun gıbı sanırım
Ben blog ve kose yazarlığı hakkındaki düşüncemi söyledim. Ben nazizade ölümlü bir kulum kimseyi küçümsemek haddimi olmaz.
Bloğa yazı yazarsin işine gelen okur.
Gazeteye yazarsin gazeteyi alan okur.
Yazmak bir eylem tekrarlıyorum. Okuması yazması olan herkes istediği şekilde istediğini yazabilir. Bu tıpkı azı olan konuşuyor gibidir.
Nasıl bir anlamla üslupla yorumumu okurdan öyle anlar öyle bir kanıya sahip olmak senin insiyatifin. Ben uslubumda hiçbir küçümseme gerekmeksizin doğrudan yazdım.
Gozunle gorsen bile uc kere sil ve oyle bak kimseye nasil goremedigini sorgulama. Eger zikrin ve fikrin sastiysa dusuncen farklıysa bile hakli cikmak icin o kisinin acigini arama.
bende anlicagimi anladım.
Ben oğuz altayin değil senin nasıl susarak anlattığını sordum.
Okunmamis kitapları not alıyorum. Bu tavsiyesi not alamicam tüm oğuz Altay kitaplarını okumuş biri olarak.
Ben senin yazdıklarıni elestirebiliyorum okuyucun olduğum için ya. Sen bana cevap verebilir eleştiriden daha çok yorum diyelim sen benim yorumuna cevap vermem başkasını eleştirme hakkına sahip olduğunu dusunuyorsun.
İşte blog yazarisin.
Koseler okunur elestirilse bile pek ciddiye almazlar eleştirmeni.
Orj A
İçimde kalmasın yazayım dedim. Ben okumayı seven biriyim yeri gelince de eleştiriye devam edicem. İster cevap ver yada verme
Sen neden bir genelleme içindesin. Diğer blog yazarları beni ilgilendirmiyor. Ben şuan öyküye yaziyorum. Diğerlerinin tercihini kendi tercihine ben zaten bir tutamıyorum.
Bende bir iki cümle edeyim istedim. Yıl 1960; gazeteyle ilk tanışmam ilkokul birinci sınıfa gidiyordum. Zaman zaman şehre gidildiğinde Yeni İstanbul gazetesi getirilirdi köyümüze. Profösyonel olarak gazeteciliğe de 1978 yılında başlardım. Önceki çalışmalarım çıraklık dönemim olarak sayabilirim. O zamanları köşe yazarlığı diye bir kavram yoktu. Sadece Tercüman gazetesi'nde yazarlık yapan Ergün Göze yazdığı yerin klişesi "Köşe başı" idi. Ogündür bugündar köşe yazarmığı moda oldu. Köşe yazarlığının hiç bir anlamı yok. Oysa gazete yazarlığı makale ve fıkra yazarlığı olarak günlük yazı yazan ağabeylerimiz vardı. Makale yazarlığı bir konuda siyasi, ilmi, toplumsal yazılar yazmak. Fıkra yazarlığının ayırıcı noktası ise nükteli yazı yazabilmektir. Yazı gülümsetir ama iyi bid ders verir. Bu arada fıkra yazarlığı mizah yazarlığı değildir. O da apayrı bir konudur.
CANNNN Birileri "SİMERANYA" mıza göz mü dikmiş NE? ııhh, biz o küçük dünyamızda mutluyuz değil mi? Özlemlerimizle, kederlerimizle, sevinçlerimizle mutlu... Çok mu bunaldık kaçarız, sığınırız "SİMERANYA" mıza... Susarak ta konuşuşabiliriz, hiç görmeden sever ve özleriz... Ve ihtiram geçişi geçişi yaptırırız en süfli duygulara... ZEYBEK
Ağlamak... Ne kadar güzel aslında...Ne kadar insani bir refleks...Ah o yürek... Labratuarlar gözyaşının tahlilini yapıncaya kadar fark edilmeyecek bu güzellik ama... O soyut tahlili yapabilecek labratuar hiç olacak mı ? Bundan da emin değilim. Biliyormusun çocuk "SİMERANYA" da yalnız ağlamak yok... En güzel, en kolay ve en çok yapabildiğim bu zaten, hadi birlikte... ZEYBEK
36 yorum:
Çok sey vardı anlatılacak
O yuzden sustum...
Bırını soylesem dıgerı yarım kalacaktı.
Sen duydun mu sustuklarımı ?
Öğrendiklerimiz, öğrenmediklerimizin yanında devede kulak kalır. O halde bilmediklerimiz bildiklerimizden çoktur. Konuştuklarımız konuşmadıklarımızın belki de milyonda biri gibidir. En iyisi mi bazen susmak gerekir. Sustukça da herşeyi bir hamlede anlatmış gibi oluruz. İşte o zaman şefkatle biri bize dokunsa gözyaşlarımızı tutamayız, ağlayıveririz. Bazen hıçkırık tutar, bazen de oldu olacak bir boşalma bir boşalma olur ki; zarıl zarıl ağalama krizine bile girebiliriz. Çünkü biz insan denen mechulüz. Bizi anlayan kelimelerin içinde bizi bulamaz. Bizi anlamak isteyen tenezzül buyurup da yüreğimizin derinliklerine kadar inme zahmetine girmesi gerek.
Teşekkur ederım bu guzel yorumunuz ıcın sevgıler profösör
Anlatirsan dinlerin ki.
Orijinal a
yazar burda
anlatmadan anlasılmak ıstemıs orıjınal A
:)
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.
Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir.
Der Fuzuli.. Aklıma geldi yazını okuyunca :)
Siyah Kaknüs
özlemısım boyle soylesmeyı
bı sey dusunup yazdıgımda seslenmenı
seslenmenızı cok ozlemısım
kocaman sevgılerımle
Sen radyo TV mezunuydun dimi öykü.
Bir program yapalım sana. Anlatmadan anlaşılmak nasi oluyor öğrenelim.
Orj A
efenım bır tv ya da radyo kanalı sahıbı gıbı konusmusunuz A
sana bır program yapalım derken
Tanidik var. :))
Orj A
yok ben almayayım şöhret zararlı :)
Kose yazarlığı bence seni daha mutlu eder.
Anlatır misin nasıl oluyor anlatmadan anlaşılmak.
Orj A
Ben böle bisi olduğunu dusunmuyorum da.
blog yazarlıgı da sence bı nevı kose yazarlıgı degıl mı ?
her gun guncellıyorum
mutlaka yazmaya calısıyorum
duzen ve prensıplı devam edıyor.
sence de kose yazarlıgı sayılmaz mı
Yazmak bir eylemdir. Okuma yazması olan herkes 10 farkli kelime versek anlamlı bir cümle yazması gibi birşey bu dediğin.
Bence sen yaziyorsun.
Kose yazarlığı farklı bir şey.
Orj A
hmmm
hafıf bı kucumseme edası var sozlerınde
okuma yazma bılen herkes bır kac cumle yazabılır
bence sen de yazıyorsun
kose yazarlıgı baska bısey derken
sen kose yazarı degılsın
okuma yazma bılıyrosun ıste bı kac cumleyı de yanyana getırıyrosun
kendını de bısey sanıyorsun gıbı sanırım
Ben blog ve kose yazarlığı hakkındaki düşüncemi söyledim. Ben nazizade ölümlü bir kulum kimseyi küçümsemek haddimi olmaz.
Bloğa yazı yazarsin işine gelen okur.
Gazeteye yazarsin gazeteyi alan okur.
Yazmak bir eylem tekrarlıyorum. Okuması yazması olan herkes istediği şekilde istediğini yazabilir. Bu tıpkı azı olan konuşuyor gibidir.
Nasıl bir anlamla üslupla yorumumu okurdan öyle anlar öyle bir kanıya sahip olmak senin insiyatifin. Ben uslubumda hiçbir küçümseme gerekmeksizin doğrudan yazdım.
Sen blog yazanısın.
Kose yazarligi farkli.
Orj A.
aynı dusunmuyorum..
gazeteyı alır okursun dogru
ama bı gaztede kac tane kose yazarı vardır hepsını okur musun
begenır mısın?
bunu sorguamak lazım
bır de her gazetede yazanın gercekten o koseyı hakettıgını dusunmek te ayrı bı tartısma konusudur
blog yazarlıgına gelınce
yazmak gonul ısıdır
karsılık beklemezsın
ama 2008 den berı yazıyorsam
blog yasıyorsa
aynı gönlu okuyanda da buluyorum demektır.
okuma yazma bılıp uc cumleyı yanyana getırmek degıldır bunun adı.
ve mınık bı ek
bu dusuncenle tum kose yazarlarının ısının hakkını verebılen yetenekte oldugunu dusunuyrosun
( ki bu cıddı cıddı tartsılır bır konudur )
ıkıncısı ıse sadece ben degıl tum blog yazarlarını da hafıfe alıyorsun
o bahsı gecen kose yazarlarından daha yureklı ve
yazılarının her bırı gercekten cok cıddı anlam butunlugu tsıyan okuyana cok sey veren bı cok blog yazarını tanıyorum bılıyorum..
o yuzden bence bu tespıtını bı daha dusunmende fayda var
benım dusuncemdır tabı bu
Bence bloguda köşedeki yazıyı da okutan başlıktır. Dikkat çekmeyen hiçbirşey popülarite kazanmaz.
Ben gazeteyi incik incik okumuyorum. Başlığı kimin baskınsa dikkatimi o an kim çekerse onu okuyorum. Bugün okunan yrn okuyacağım anlamı doğurmaz.
Sen şimdi niye kose yazarının o koseyi hak ediyormu konusuna girdi ki.demek sizde bazen küçümsemek eylemini gerçekleştirebiliyorsunuz.
Blog yazmak kişisel bir tercih tir. Kimse kimseyi yazsın diye ısrar etmez.
Yazmak eylem diyorum. Uctur diyorum. Nasıl yazmak istemek kişinin elinde sen blog tercih etmisin.
Kose yazarı değilim ama o koseyi hak ettiği mevzusunu bence hiç uzatma.
Orj A
kose yazarının o konuyu hakedıp etmeme konusu
elbette kı elestırılır
ozellıkle de gunumuzde
kımlerın neden koselerı kaptıgını cogu ınsan gorebılıyor
goremeyenler ıcın zaten soyleyecek sozum yok
senın benım yazdıklarımı elestırebılme hakkın vardır bı okuyuccu olarak ve su anda bunu yapabılıyorsan
benım de kose yazarları ıcın aynı hakkım mevcuttur
uzatıp uzatmama ıstegım de kendıme aıttır..
ama daha fazla bısey yazmayı dusunmuyorum bu konuda
cunku anladım..
...
susarak anlatmaya gelınce,
bunu en ıyı oguz atay yapıyor
tutunamayanlar da
merak edıyorsan gercekten
okumanı tavsıye ederım.
Gozunle gorsen bile uc kere sil ve oyle bak kimseye nasil goremedigini sorgulama. Eger zikrin ve fikrin sastiysa dusuncen farklıysa bile hakli cikmak icin o kisinin acigini arama.
bende anlicagimi anladım.
Ben oğuz altayin değil senin nasıl susarak anlattığını sordum.
Okunmamis kitapları not alıyorum. Bu tavsiyesi not alamicam tüm oğuz Altay kitaplarını okumuş biri olarak.
Orj a
nasıl ıstersen
Ben senin yazdıklarıni elestirebiliyorum okuyucun olduğum için ya. Sen bana cevap verebilir eleştiriden daha çok yorum diyelim sen benim yorumuna cevap vermem başkasını eleştirme hakkına sahip olduğunu dusunuyorsun.
İşte blog yazarisin.
Koseler okunur elestirilse bile pek ciddiye almazlar eleştirmeni.
Orj A
İçimde kalmasın yazayım dedim. Ben okumayı seven biriyim yeri gelince de eleştiriye devam edicem. İster cevap ver yada verme
yo
aradakı fark bu zaten
belkı bı cok blog yaxzarı da benım gıbı tek tek yanıt vermeyı tercıh etmeyebılıyor
bu herkesın kısısel tercıhı ıle alakalı
son yazdıklarına gelınce
artık o konuyu kendımce bıtırdım ben
benım ıcın bıttı cunku dusunclerımı yazdım
gerısı kabul edersın etmezsın
yazmak ıstersın az once yaptıgın gıbı
yayınlarım
ama artık o konuya daır tek kelıme yazmam
elestırılere her zman acıgım saygı cercevsınde oldukca
pohpohlanmak ıcın yazmıyorum
yerı gelır yerden yere vurulur elestrıılıye yazılar ama saygıyla olursa
sen de saygılı yazıyorsun
yayınlarım
ama dedıgım gıbı
bıttı o konu benım ıcın artık
Sen neden bir genelleme içindesin. Diğer blog yazarları beni ilgilendirmiyor. Ben şuan öyküye yaziyorum. Diğerlerinin tercihini kendi tercihine ben zaten bir tutamıyorum.
Orj A
geneleme degıldı dıkkat edrsen
baskaları nasıl davranır bılemem
ben elestırı de olsa
saygı cercevesınde olan her yorumu yayınlarım
ve yanıt da verırırm demıstım
saygıdır bu bana gore
bırılerı okumus dusuncelerını paylasmıssa
yanıt vermek
saygıdır
zaman ayırırım
Ben yorum yazarken yazdigin yorumu görmedim. Birbir üzerine gelmiş yorum.
İyi günler öykü.
Bugünkü yazına yorum yazacakken böyle geçti zaman. Kafam dağıldı samimiyetim bir kuş aldı gitti.
Hoş kal.
A.
hoscakal
Bende bir iki cümle edeyim istedim. Yıl 1960; gazeteyle ilk tanışmam ilkokul birinci sınıfa gidiyordum. Zaman zaman şehre gidildiğinde Yeni İstanbul gazetesi getirilirdi köyümüze. Profösyonel olarak gazeteciliğe de 1978 yılında başlardım. Önceki çalışmalarım çıraklık dönemim olarak sayabilirim. O zamanları köşe yazarlığı diye bir kavram yoktu. Sadece Tercüman gazetesi'nde yazarlık yapan Ergün Göze yazdığı yerin klişesi "Köşe başı" idi. Ogündür bugündar köşe yazarmığı moda oldu. Köşe yazarlığının hiç bir anlamı yok. Oysa gazete yazarlığı makale ve fıkra yazarlığı olarak günlük yazı yazan ağabeylerimiz vardı. Makale yazarlığı bir konuda siyasi, ilmi, toplumsal yazılar yazmak. Fıkra yazarlığının ayırıcı noktası ise nükteli yazı yazabilmektir. Yazı gülümsetir ama iyi bid ders verir. Bu arada fıkra yazarlığı mizah yazarlığı değildir. O da apayrı bir konudur.
Teşekkurler sevgılı profösör
bu aydınlatıcı bılgıler ıcın
CANNNN
Birileri "SİMERANYA" mıza göz mü dikmiş NE?
ııhh, biz o küçük dünyamızda mutluyuz değil mi?
Özlemlerimizle, kederlerimizle, sevinçlerimizle mutlu...
Çok mu bunaldık kaçarız, sığınırız "SİMERANYA" mıza... Susarak ta konuşuşabiliriz, hiç görmeden sever ve özleriz...
Ve ihtiram geçişi geçişi yaptırırız en süfli duygulara...
ZEYBEK
ben neden aglıyorum kı şu an....
( sevgıler zeybek )
Ağlamak...
Ne kadar güzel aslında...Ne kadar insani bir refleks...Ah o yürek...
Labratuarlar gözyaşının tahlilini yapıncaya kadar fark edilmeyecek bu güzellik ama... O soyut tahlili yapabilecek labratuar hiç olacak mı ? Bundan da emin değilim.
Biliyormusun çocuk "SİMERANYA" da yalnız ağlamak yok... En güzel, en kolay ve en çok yapabildiğim bu zaten, hadi birlikte...
ZEYBEK
ıyı kı burdaymıssın zeybek
1 sene sonrası acaba vazgectı mı takıp etmekten
gıtmıs mıdır dıye dusunmustum dondugumde ama
burddasın ıyı kı
sevgıler...
Yorum Gönder