23 Haziran 2012 Cumartesi
susmaya yatmak...
Kelimeler bırbırımızı anlamaya yarıyor ya hanı.
Bır araç bu da aslında..
Hanı meyveyı soymak ıcın kullandıgımız bıcak,.. kahveyı yapmak ıcın kullandıgımız cezve gıbı..
Bir araç sözcukler ,karsıdakındakı ınsana ulasabılmek adına..
Ama...
dınlerse amacına ulaşırsın .
Yoksa tum kelımlerın havada kalır.. boslukta kaybolur anlamsızca..
Somut ve sonuca gıdıcı degıldır ınsan ılıskılerındekı kelımenın etkısı her zaman..
Ornegın..
Bıcagı elmaya surdugun zaman elmanın kabuklarını soyar amacına ulasırsın
yenmeye hazırdır dılımledıgınde .
Kısacası yaptıgın ıslemle sana uygun hale gelır
Ama ınsan ılıskılerı oyle degıl
Sen anlattıklarında ,konunda..
Ne kadar cok haklı olursan ol ...
Karsındakının senı anladıgı kadarsındır..
O senı kendı suzgecınden gecırdıgı gordugu kadarıyle bır yere koyar
Dınlemez bıle coklukla..
Kısacası haklı oluşun da.. Kelımelerınde yetersız kalır..
Susarsın..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
10 yorum:
günaydın :))
dinlememek var bi yan da...
dinleyip anlamamak var...
anlayıp hala aynı davranışta ısrar etmek var...
tekrar en başa donüp dinlememk var............
kısırdongü denen şey işte bole başlar.
değiştiremeyeceğimiz şeyleri değiştirmeye çalıştıkca yoruluruz.
anlamaya çalışınca da yoruluruz.
olece kabullenmek dışında yapıcak bişi yoktur maalesef bu konuda.
ya da kabullenmemek.
ilişkiyi kesmek.
kesemiyorsak mesafesini ayarlamak.
hüzünlü başlamışız güne ama.......
Gunaydın absalom
Ya ılıskını kesemedıklerınleyse sorun?
mesafe koymak ?
İste o mesafe bazılarına konulmuyorda sorun orda.
neyse
huzunlu degılım
sadece sorgulamak dıyelım bunun adına
Sen ne kadar anlatırsan anlat.Karşındaki anlamak istediği kadarını alıyor.
Makas eller.
Bazen anlattıklarımızı dinlemeyen dinleyipde gereğini yerine getirmeyen anlamayan yada anlamış görünüpde seni çileden çıkaran onlarcası yokmu çevremizde var ve malesef ömrümüz anlatmaya çalışmakla geçiyor. Sevgiler öyküm. İyi bir hafta sonu diliyorum sana. Canımsın benim..
O kelimeler eğer karşısındaki tarafından anlaşılmak istenmiyorsa küçük birle kalırsın.. O büyümüş ve sen küçülmüşsündür. Tek bir yolun kalır, daha doğrusu onun bıraktığı tek bir seçenek o da susman ve gitmendir..
Susarsın ve derin bakışlarla kendini anlamasını beklersin. Bazen işe yarar, kelimelerden daha çok. Bazen o da bakışlarını anlamaz ama içten içe bir şey olduğunu sezer. Bakışlar anlayana sözcüklerden daha anlamlı ve anlaşılabilir hale gelir. Eğer onu da kendin gibi düşünüyorsan...
Not: Bugün Yann Tiersen'in doğum günüymüş. O yüzden bütün gün Yann Tiersen dinleyip benliğimi soruşturacağım. (Bugün bir polisiye roman bitirdim galiba bu yüzden de cümlelerim büyüdü :) )
sözcükler olmasa, yazamazdım. su gibi bir şey. mahrum kalmak istemeyecegim nadir şeylerden biri.
bazen kendini anlatma, açıklama gereksini duyarsın, o zaman susamazsın işte..
AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili.
O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır.
Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur.
Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar.
Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,
anneler ve korkular yoktur.
Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili.
İnsan bir başka ışığa teslim olur…
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil,
içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir.
Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur.
Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan’da Ganj Nehri’nin kıyısında yakılan yoksul adamın
hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de…
Newyork’ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının
çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir
sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de…
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili,
kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı
hakikatlere daha yakınızdır, inan…
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye.
Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda,
gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri,
o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim.
Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye…
Aşk çok eski bir şeydir sevgili.
Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer.
Sevdiğimiz insanların çocuklukları da…
Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.
Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider,
hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya…
İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır.
Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır…
Bazen denizler, kıyılar çeker insanı.
İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde
yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu.
Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara…
Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi…
İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda
umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler,
kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının
korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu…
Birazdan sabah olacak…
Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,
anneler ve korkular başlayacak…
Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve
hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım…
Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış.
Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını,
cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri
alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek…
Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak…
Aşkta yarın yoktur sevgili…
CEZMİ ERSÖZ
Yazıyı okuduğumda bu şiir geldi aklıma. Nasıl bir alaka kurdum bilemiyorum:))
Tum yorumlar ıcın cok teşekkur edıyorum hepınızı cok sevıyorum.
Yorum Gönder