11 Temmuz 2012 Çarşamba

Senin tenin sıcak.Benim içimde bir kedi... Yumdu gözlerini ; İŞTE AŞK ! dedi.


Duygu olmadan birliktelik olur mu ?
Olmamalı bence..

Hayatın ıcınde belkı de en guzel seydır ıkı ınsanın bırbırıne duydugu sevda..
Hayatı anlamlı kılan , rengını veren ,hayata ısık tutan
Insanın bakısına gulusune tenıne kısacası herseyıne olumlu pozıtıf ısık tutan bı seydır AŞK ve SEVDA .
Gunumuzde ne olduysa olmus hersey degısmıstır.. Insanlar sevdalanmadan da
aşık olmadan da bırlıkte olmaya baslamıs.. Ama yasadıkları anlık derınlıgı olmayan kaybolup gıtmeye aday olan bı sey olmaktan oteye gıdemeycektır ne yazık kı.. Ve oyle de oluyor..
Bu konuda Can dündar ın çok guzel ve ılgınc bı yazısına rastladım ve paylasmak ıstedım..
Ama yazıyı okurken bu parcayı dınlemenızı de tavsıye ederım..
......................................
Aşk, seks ve izdivaç
14 Şubat Cumartesi 2009
Kadın ve erkek...
Birbirine en yakın ve alabildiğine uzak...
Asırlardır bir arada olmanın en ideal yolunu arıyorlar.
Aralarında bin bir tuzak...
Sevmek istiyorlar; sevişmek ve evlenmek...
Ama tarihe bakınca anlıyoruz ki, neredeyse imkânsız, bu üçünü bir araya getirmek...
* * *
Aşkın En Güzel Tarihini yazan Dominique Simonnet (İş Bankası Kültür Yayınları, 2003) Kadınlarla erkekleri bağdaştıran 3 bileşenle her devir, kendi çıkarları doğrultusunda oynadı diyor.
3 bileşen:
Yani; aşk, seks ve izdivaç...
Sonuncudan başlayalım:
Erkekle kadın nikâh kıydığında diğer ikisi yoktu ortalıkta:
Evlilik, aşka uzaktı; hazzın adı bile yasaktı.
Çiftler çocuk doğurmak, soyu sürdürmek, mirası garantilemek için evlenirdi.
Romada, Hıristiyan ahlakında, Ortaçağda, tensel arzu günahtı. Oynaşmak, namussuzluk sayılırdı. Meşk, evlilikte bile yasaktı.
Rönesansa kadar Avrupada kadın ve erkek, çıplak uyuma yasağı yüzünden, yatakta bile tenleri birbirine değmeden, sadece çocuk doğurmak için çiftleşerek yaşadılar.
* * *
Sonra aşk izdivacı geldi.
Kilisenin asırlar süren büyük direnci kırıldı; evlendirilen kadın ve erkeğin birbirini sevmesine izin verildi.
Ama cinsellik hâlâ ağza bile alınamayacak bir tabu olmaya devam ediyordu.
Bekâret en yüce erdemdi; arzu, şeytanın çağrısı... seks, kötülüklerin anası...
Beden, bekâret kemerlerindeki, korselerdeki ezeli tutsaklığından Fransız İhtilalinden sonra bile kurtulamadı. Asırlık bir gemle dizginlenen arzular, patlamak için 20. yüzyılı beklemek zorunda kaldı.
1960lardan itibaren haz, uykuda bekletildiği yüzyılların intikamını alırcasına sahneye çıktı.
İşte nihayet aşk, seks ve izdivaç bir aradaydı.
* * *
Fakat heyhat!
Yine olmadı...
Bu geçici birliktelik çabuk sonlandı.
Çünkü bu kez de evlilik sallanmaya başladı.
Serbest aşkın cazibesi, yuvaların korunaklı duvarlarını sarstı. İlk kez zevk almayı talep eden kadınlar, süngüsü çoktan düşmüş pederşahi bir barajı yıktı.
Aşk devrimi, seksi özgürlüğe kavuştururken aileyi çökertti.
* * *
Sonrasını biliyorsunuz:
Seks sokağa çıktı.
Hazsız evliliklerin yerini evliliksiz hazlar aldı.
Sekssiz aşkla ömür tüketmiş kuşakların torunları aşksız seks yaşamaya başladı.
Çocuk doğurmadan sevişmek mümkün hale geldi; hatta sevişmeden çocuk doğurmak da...
Sevgisiz çıkar evlilikleri geri döndü.
Cinselliğin azgın bir iştahla iktidarı devralmasıyla sevdanın ateşi söndü.
Aşkı özgürce yaşamanın da baskı altında yaşamaktan kolay olmadığı görüldü.
* * *
Bugün aşk, seks ve izdivacın yine darmadağın olduğu bir devirdeyiz.
Simonnet, ilginç bir tespit yapıyor:
Çelişkilerle dolu çağımızın bir yansıması olarak bu üçlüyü bir araya getirmeyi hiç bu kadar istememiştik.
Yani?
Haz veren, kalıcı bir aşk...
Bulabilecek miyiz?
Tarih fazla iyimser değil; ama siz isterseniz talihe güvenin.

Bugün, öylesi bir ilişki için dua edin.
CAN DÜNDAR
...................
Sozlerımı
Bulent Ortacgıl ın şu satırları ıle bıtırıyorum..

Senin tenin sıcak,
Benim içimde bir kedi.
Yumdu gözlerini:

“işte aşk” dedi.

9 yorum:

Adsız dedi ki...

İnsan aşktan yaratıldı , aşkla yaratıldı derler ama nedense insan her zaman özünü unutan oldu.Özünden ayrılan insanın pisliğin içinde sürünmesi ve bir boşlukta debelenmesi gayet tabi normal bir durum.Ama bunun suçu her halükarda insanın kendisine ait.


Şu kitaba bir bakalım :) http://www.dr.com.tr/Kitap/Ve-Ask-Evliligin-Ellerinden-Tuttu/Senai-Demirci/Egitim-Basvuru/Aile-Cocuk/Kadin-Erkek-Iliskisi/urunno=0000000179256

öykü dedi ki...

Çok dogru GÖK TÜRK

herseyın nedenı bızız..
Bız kendımız

ben kıtaba hemen bakıcam tskler

cecilia dedi ki...

ne kadar doğru bir yazı, malesef çok beğendim...

öykü dedi ki...

merhaba cecılia

selamlar

sonbahar dedi ki...

Evet... Acı gerçekler... :|

VuslaT dedi ki...

NE TABULARIDEVAM ETTİREBİLDİ BU İNSAN OĞLU NE ÖZGÜR YAŞAMANIN TADINI ALABİLDİ. İNSANOĞLU DİNLEDİKÇE ŞEYTANI İNSANLIĞIN CILKI ÇIKTI. İŞE O YÜZDEN EN DOST YİNE HAYVAN KALDI.

DEĞİŞİK BİR YAZI İDİ.İYİKİ PAYLAŞTIN ÖYKÜM.SEVGİLERİMLE..

öykü dedi ki...

sevgıler vuslatcım ve sonbaharcım

Adsız dedi ki...

müsadenle tamamını yazayım şiirin...

"Parmak uçlarım tanımak istiyor seni,
Dokunmak istiyor çocuklar gibi.

Önümde uzayıp aksın bir su gibi,
Merak ettiğim gövden.
Ateşte çaydanlık, camda yağmur,
Bahçemde ıhlamur,
Masamda incir rakısı, yatağımda ten kokusu.

Teninle tanışmanın zamanı,
Teninle konuşmanın zamanı.

Senin tenin sıcak,
Benim içimde bir kedi
Yumdu gözlerini
işte aşk dedi."

diğer konuda yorum yok oyküşşşş:)))

öykü dedi ki...

absalomcum

sıırın tamamı cok guzel
okumayan bılmeyenler ıcın

burda olması da sayende oldu

cok tsk ederım payalstıgın ıcın..


dıger konu ıcın neden yorumsuz:)