bana aşağıdaki şiirin bu mısralarını hatırlattı şair erdem bayezid olmalı "Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır Her kırışığı, sorulacak bir hesabı Her çizgisi, tarihten bir yaprağı anlatır" işte şiir tamamını merak edenlere sevgiler
"Telgrafın tellerini kurşunlamalı..." Böyle değildi bu türkü bilirim Bir de içime -Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen- Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek Bazen gelmesi beklenen bazen ansızın çıkagelen Haberler bilirim, mektuplar bilirim
İçimde kaynayan bir mahşer var Bu mahşer bir de annelerin kalbinde kaynar Çünkü onlar, yün örerken pencere önlerinde Ya da çamaşır sererken bahçelerde Birden alıverirler kara haberini Okul dönüşü bir trafik kazasında Can veren oğullarının
Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim Bir dolmuşta; yorgun şoförler için bestelenmiş Bir şarkıdan bir kelime duruverince içlerine Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde Örneğin hint okyanusu gibi derin İsyanın kapkara sularına dalan
Nice akşamlar bilirim ki Karanlığını Bir millet hastanesinde Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda Başını kalorifer borularına gömmüş Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden Haber sormaya korkan genç kızların yüreğinden almıştır
Bir de baharlar bilirim Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği Bilemeyeceği Anadolu bozkırlarında İstanbuldan çıkıp, Diyarbekire doğru Tekerleri Yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğuyla içen Cesur otobüs pencerelerinden Bilinçsiz baş kaymasıyla görülen Evrensen kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında Çıplak ayakları yumuşsak topraklara batmış ırgat çocuklarının Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen
Yazlar bilirim, memleketime özgü Yiğit koy delikanlılarının İncir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan Üstüne cehennem güneşlerde mor sinekler konup kalkan Diğeri kan-ter içinde yayla yollarında Mavzerinin demirini alnına dayamış Yüreği susuzluktan bunalan İçinden makûshane çeşmeleri akan Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp Apansız silahına davranan Nice delikanlıların figuranlık yaptığı Yazlar bilirim memleketime özgü
Güzler bilirim, ülkeme dair Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir Kalakalmış bir kıyıda melûl ve tenha Kalbim gibi Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri Titreyen kenar mahalle çocukları Bir sıcak somun için Yalın kat bir don için Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi
kadınlar bilirim ülkeme ait Yürekleri Akdeniz gibi geniş Soluğu Afrika gibi sıcak Göğüsleri çukurova gibi mümbit Dağ gibi otururlar evlerinde Limanlar gemileri nasıl beklerse Öyle beklerler erkeklerini Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardınmı umut gibi
İsyan şiirleri bilirim sonra Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden Harfler harp düzeni almıştır mısralarda Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır Kimi bir soygun sofrasında ışıklı salonlarda Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır
Müslüman yürekler bilirim daha Kızdımı cehennem kesilir sevdimi cennet Eller bilirim haşin, hoyrat, mert Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır Her kırışığı, sorulacak bir hesabı Her çizgisi, tarihten bir yaprağı anlatır
Bütün bunların üstüne Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim
Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli Adın kurtuluştur ama söylememeliyim Cankuşum umudum canım sevgilim
mine söğüt'ün kırmızı zaman kitabını okuyorum şu anda. zaman dayı adlı bir karakter var orada. gerçek adını kimsenin bilmediği bir adam. yüzündeki derin çizgilerden dolayı adını öyle koymuş balıkçılar. bu fotoğraflar zaman dayı'yı hatırlattı bana...
Fotograflara bakınca insan neler neler geçiriyor kafasından...kimbilir neler saklı dimi? kimbilir 10 sene önceki halleri nasıl yada 20 sene...ne olmuş o hayatta neler duymuş o kulaklar neler görmüş o gözler kimbiliiiir?
18 yorum:
bana aşağıdaki şiirin bu mısralarını hatırlattı şair erdem bayezid olmalı
"Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı, sorulacak bir hesabı
Her çizgisi, tarihten bir yaprağı anlatır"
işte şiir tamamını merak edenlere
sevgiler
SANA, BANA, VATANIMA, MEMLEKETİMİN İNSANLARINA DAİR
"Telgrafın tellerini kurşunlamalı..."
Böyle değildi bu türkü bilirim
Bir de içime
-Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
Bazen gelmesi beklenen bazen ansızın çıkagelen
Haberler bilirim, mektuplar bilirim
Gamdan dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Kırk ikindi saymalıyım
Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma, saçlarıma
Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
Bastan ayağa ıslanmalıyım
Gam dağlarına çıkıp, naralar atmalıyım
İçimde kaynayan bir mahşer var
Bu mahşer bir de annelerin kalbinde kaynar
Çünkü onlar, yün örerken pencere önlerinde
Ya da çamaşır sererken bahçelerde
Birden alıverirler kara haberini
Okul dönüşü bir trafik kazasında
Can veren oğullarının
Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
Bir dolmuşta; yorgun şoförler için bestelenmiş
Bir şarkıdan bir kelime duruverince içlerine
Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
Örneğin hint okyanusu gibi derin
İsyanın kapkara sularına dalan
Nice akşamlar bilirim ki
Karanlığını
Bir millet hastanesinde
Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
Başını kalorifer borularına gömmüş
Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden
Haber sormaya korkan genç kızların yüreğinden almıştır
Bir de baharlar bilirim
Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği
Bilemeyeceği
Anadolu bozkırlarında
İstanbuldan çıkıp, Diyarbekire doğru
Tekerleri
Yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğuyla içen
Cesur otobüs pencerelerinden
Bilinçsiz baş kaymasıyla görülen
Evrensen kadınların iki büklüm çapa yaptıkları
tarla kenarlarında
Çıplak ayakları yumuşsak topraklara batmış
ırgat çocuklarının
Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen
Yazlar bilirim, memleketime özgü
Yiğit koy delikanlılarının
İncir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
Üstüne cehennem güneşlerde mor sinekler
konup kalkan
Diğeri kan-ter içinde yayla yollarında
Mavzerinin demirini alnına dayamış
Yüreği susuzluktan bunalan
İçinden makûshane çeşmeleri akan
Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
Apansız silahına davranan
Nice delikanlıların figuranlık yaptığı
Yazlar bilirim memleketime özgü
Güzler bilirim, ülkeme dair
Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
Kalakalmış bir kıyıda melûl ve tenha
Kalbim gibi
Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
Titreyen kenar mahalle çocukları
Bir sıcak somun için
Yalın kat bir don için
Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi
kadınlar bilirim ülkeme ait
Yürekleri Akdeniz gibi geniş
Soluğu Afrika gibi sıcak
Göğüsleri çukurova gibi mümbit
Dağ gibi otururlar evlerinde
Limanlar gemileri nasıl beklerse
Öyle beklerler erkeklerini
Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardınmı umut gibi
İsyan şiirleri bilirim sonra
Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
Harfler harp düzeni almıştır mısralarda
Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
Kimi bir soygun sofrasında ışıklı salonlarda
Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır
Müslüman yürekler bilirim daha
Kızdımı cehennem kesilir sevdimi cennet
Eller bilirim haşin, hoyrat, mert
Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı, sorulacak bir hesabı
Her çizgisi, tarihten bir yaprağı anlatır
Bütün bunların üstüne
Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim
Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
Adın kurtuluştur ama söylememeliyim
Cankuşum umudum canım sevgilim
Çok tsk ederım paylasımın ıcın sevgılı Bahar gelsın..
Gözler kalbin aynasıdır
Yalan söylemez onlarrr...
Böyle bir şarkı vardı
Yalan nedır bılmez onlar...
mine söğüt'ün kırmızı zaman kitabını okuyorum şu anda. zaman dayı adlı bir karakter var orada. gerçek adını kimsenin bilmediği bir adam. yüzündeki derin çizgilerden dolayı adını öyle koymuş balıkçılar. bu fotoğraflar zaman dayı'yı hatırlattı bana...
arımayacım nasıl ortusuyor dımı bazı kareler bıseylerle..
Fotograflara bakınca insan neler neler geçiriyor kafasından...kimbilir neler saklı dimi? kimbilir 10 sene önceki halleri nasıl yada 20 sene...ne olmuş o hayatta neler duymuş o kulaklar neler görmüş o gözler kimbiliiiir?
Öykü fotoğraf ve yazılar harika, zaman nasıl yoruyor bazı insanları fotoğraftakilere bakınca daha iyi anlaşılıyor....
yaban dünya.. tabii ki acımasız.
ve karşı koymak imkansız..
miminiz var efenim... :D
Evet Prima
nelerr neler dusunduruyor ınsana..
Pelincım cok tskler begenmene sevındım .
Verago agır sartlar...
SEME cım hemen bakıorum:)
çok hoşuma gidiyor o çizgilerde dolaşmak
Her bırı ayrı anlam cunku...
Ne güzel bir insansın sen Öykü
kardeşim.Güle güle git,sağlıkla dön!
Sevgi ve dostlukla,aslan abin
aslan abıcım merhaba gule gule gıdıp yıne sevgıyle döndum:)
Yorum Gönder